27 Kasım 2012 Salı

#bimilyonneden: Nedensiz Mutluluk :)

Bazen moralin bozulur, bazen hiçbir şey seni mutlu etmez.

Bazen tam tersidir, her şey ama her şeyden mutlu olursun. Hatta o kadar mutlu olursun ki, etrafına da mutluluk bulaştırırsın. İşte tam öyle bir sabahtayım. Bi uyandım, kendiliğimden bi mutluluk yapışmış üstüme! :)

Önce ‘Bonino’ ile oynadım. Kendisi kedim olur, sonra bütüncül mutluluğumu ona da bulaştırdım.

Sonra Twitter’da şöyle bir şeye denk geldim. #bimilyonneden hashtagiyle herkes daha iyi bir dünya için milyonlarca şey yazmış. Ben de yazdım. :) Bence siz de yazın!

Hadi hoppa, daha iyi bir dünya için bi milyon neden var. Eminim var! :)



Bir bumads advertorial içeriğidir.

22 Kasım 2012 Perşembe

LimangoBox


Hasta yatağında insanın yapabileceği en güzel şeydir belki de alışveriş. Ne yapabilir ki başka insan?
Ben de o silsileye katıldım, paylaşayım dedim. Oldum olası E-Ticaret muhabbetine hastayım, vallah billah. Hele  de böyle uygun fiyata birşey gördüm mü ya da ne bileyim deneme boy ürünler falan içimdeki uyuyan canavar uyanıyor, elimde değil.

Ne zamandır gördüğüm ama cesaret edemediğim bir uygulamaydı aslında bu. Limango'dan epeyce alışveriş yaptığımdan kendilerine güvenim tamdı, o ayrı. Amma hani bu benzeri uygulamaları yapan firmalardaki gibi acaba sorusunu kafama getirmedi desem, yalandır. Derken, battı balık yan gider, ne kaybederim ulaaaan dedim ve sipariş ettim.

Her ne kadar kutunun elime geçiş süresi sevgili gıcıkolasıca Yurtiçi Kargo çalışanları yüzünden gecikse de sonunda aldım. Zaten bunu ayrıca, uzun uzun destansı anlatımımla yazmam gerek, ne zaman Yurtiçi Kargo'dan bir beklentim olsa, sağolsun bulunduğum yerdeki şube çalışanları zile basma tenezzülünde bulunmuyor, ille de ayaklarına gidiyoruz zakzukların. Hayır, takip koduyla takip ediyor, en kibar halimle şubeyi arayıp kargom var lütfen zile basın, kağıt koymayın, olmazsa mevcut numaradan arayın, evdeyim bugün desem de pek de sallamıyorlar sağolsunlar. Burada yetkililere sesleniyorum: Kayın fırçayı, hastayım lan yazık! 

Derken, kutunun kutu kalitesi pek hoş, tasarımı beğendim. İçinden çıkanları tek tek fotoğraflandırmayacağım ama bir bakın neler varmış, anlatacağım.


İçinden totalde 14 ürün çıkıyor, bunun yanı sıra +2 ücretsiz kargo imkanı sunuyorlar. Duyduğuma göre, daha önceki kutular daha iyiymiş, +3 kargo ne bileyim işte, ürün sayısı fazlalığı falan. Bu duyduklarıma rağmen, ben şahsen çok beğendim. Gelelim ürünlere ve fiyatlarına:

Max Factor 2'si 1 Arada Fondöten+Serum 30 ml : 62 TL

Ürünün numünesi çıktı, ama kendisini pek beğendim. Gelecek ay, mayış yatınca alacağım,BB'lerden daha etkili, yağlanma yok, akma yok.

Skincode Yoğun Sıkılaştırıcı Serum 150 ml: 100 TL

Yine numünesi ama hani yeterince doluydu içi, birkaç kez kullanılabilir. Daha denemedim ama aldığım tepkiler ve okuduğum yorumlar iyi olduğunu gösteriyor, eğer gözenekleri genişlemeye meyilli bir cildiniz varsa, neden olmasın?

RefectoCil Kaş ve Kirpik Boyası 15 ml: 17 TL

Bunu bir arkadaşa vereceğim, onun kullandığı marka, kendisi İngiliz sarılığını taşıyan en İngiliz bence. Benim Türk tenim, buğday renge uygun kumrallığımda ihtiyacım yok, zaten oldum olası kaş boyamaları beni irite ediyor, neyse.

Alix Avien Ruj 4 g.: 16 TL

Gerçek boyutunda olan bir ruj, cidden bu ruj geldi ki ben ruj manyağıyım, rengi de şansıma en sevdiğim tonlardan çıktı. Pek yumuşak, pek mat, pek sürümü kolay. Hııım.

Pastel Parfüm 75 ml: 26.90 TL

Minnacık bir şey. Koklamadım bile. Pek beğeneceğimi sanmadım. Kardeşim böyle minnakları cüzdanında taşır, ona veririm diye beklemede.

Alterna Şampuan ve Saç Kremi 250 ml: 55 TL

Yuh! demeyin. Bugün büyük boyutunu sipariş verdim, ilk kez saçım tararken bile dökülmedi, minnacık numünesine güvendiysem düşünün bre.

NOB Oje Temizleme Mendili 30 Adet: 3.50 TL

Valla beğendim, gerçek boyunu göndermişler, ellerine sağlık. Çıkarıcısı çok kaliteli, fiyatı da uygunmuş ama nereden bulurum bilemedim.

Dove Cream Bar Sabun 50 gr: 1.50 TL

Orta boyunu göndermişler, adını öyle koydum. Zaten yıllardır kullanıyordum, iş yerine götürdüm, mis oldu mis.

WP Wipe Makyaj Temizleme Mendili 20 Adet: 6TL

Gerçek boyunu göndermişler, şimdilik fena değil ama ben yine makyaj temizleme sütünü tercih ederim heralde, bu tam çantalık.

Pastel Oje 18 ml: 2.45 TL

Biiiikere fiyatı her yerde 2.50 bizi kandırmayın:) Rengi gold. Hiç o rengim yoktu, iyi oldu, kocaman da boyu oh sürer sürer gezerim:)

Alix Avien Göz Kalemi : 3.60 TL

Şansıma siyah geldi, pek sevdim. Sürümü kolay, dayanıklı. Fiyatı da uygun ama sanırım alerjik muhabbeti araştırılmalı. Ben gibi her boka alerjisi olanlar temkinli napsıııın.

Coca Cola Dudak Parlatıcısı 4g.: 5 TL

Bunları kim alır diyordum, gerçek boyu geldi. Denemedim, bulantılarım var diye ama deneyince günceller  burayı yazarım, söz.

Bioderma Yüz ve Makyaj Temizleme Toniği 500 ml: 60 TL

Minnacık minyatür boyu geldi ama hani cidden söylendiği kadar etkili, elimdeki bitmeden bunu denemek amaçlı sipariş verdim, hadi bakalım battık annem!

Rexona Deodorant 35ml: 7.50 TL

Mini boyu geldi ama çantaya atmalık, ben iş yeri dolabıma koydum, zaten kullanıyordum, pek iyi oldu.

Açıkçası gelecek ay da almayı düşünüyorum ama hani bana böyle esktra ürünlü bir kutu gönderse Limango keşke.

He ücretine gelince, sadece 17.99 TL ve bunu 3 taksite bile bölüyorlar, ilginç di mi?

Bir LimangoBox - Üsturupsuz Yazar Deneyim Günleri'ne son verirken, dualarınızı istiyorum, bu günlerde çooook ihtiyacım var, yoksa 4 kollu bekler beni.

xoxo

10 Kasım 2012 Cumartesi

Saçma Sapan Meraklar #1


Saçma sapan meraklarım var bu aralar. Durduk yere saçma sapan meraklar bir de.
Tam işin en deli dolu deli dizgin sıralarında aklıma saçma sapan şeyler geliyor, işe odaklanırken nasıl da olur bilemem ama geliyor kardeşim. Tuhaf işte.

Dün mesela aklıma geldi. İnsanın en zor dayandığı şeylerden birisidir uyku. Uyku geldiği an, insanoğlu sksen dayanamaz, hani yer, durum, saat, hal fark etmez; kafa öne doğru, sağa doğru kayar gider uyursun, amma ne zamanki kafaya bir şey taksan ya da bir saat sesi ya da bir su damlası, şıpırtısı gözden akan uykuyu alıp götürür. Ya da gecenin bir saatinde, hani uykunun en tatlı anında ansızın çişin gelir de nasıl olursa hooooop insan kurulu saat gibi kalkar, bilinmez.

Dün gece kalktığımda düşündüm bunu, daha bir ton şey düşündüm ve otomatik olarak kafamda blog yazmaya başladım, saçma. Bilirim, saçma ama kafama takınca yazdım da çizdim, biçtim doğradım.

Saat 5.12 falandı, işte o civarlar. Anlamsız.

Sonra düşündüm.

Ve mesela lokantaya gitseniz yemek yemeye ya da bir kafede bir tost yeseniz, içinden bir kıl çıksa, tüy çıksa direkt garsonu çağırıp en çingene hallerde, en cazgır hallerde garsona fırça çekilir ve laf üstüne laf söylenir. Amma insan kendi saçını ağzına alır, tutar koparır, ne bileyim kızlar bunu hep yapar, oynar da oynar. Ya da saçı yağlı bir insan tiksinç gelir de sevdiğinin saçı yağlansa bile o yağ değil, gül kokar, baldır, candır. Taam, burada işin içine sevgi falan giriyor, hadi bunun mantığı var da insan neden kendi saçının yağına tahammül edemez peki? Sanırım kendimizi pek de sklemiyoruz ha?

Sonra dün düşündüm dedim ya, hani tuvaletten sonra, gecenin o kör saatinde, malum Türk'ün aklı hesabı, ayıptır.

Ve mesela neden herkes çişini yaptıktan sonra ya da kakasını tuvaletin deliğine doğru bir bakış sallar?
İğrençsiiiiiiiiiiiiiiin ay berbatsın rezilsin pisliiiiiiiiiik diyen varsa sadece gülümsüyorum :) Bu eylemi yapmayan kaç kişi var Allaaaaasen?

Ben yapıyorum şahsen, çişimin renginden 40 yıllık uzman doktor gibi böbreklerimin durumunu analiz edip içtiğim su oranını ölçüp biçiyorum, ona göre daha az daha çok su içiyorum falan. İnsan 25 senelik ömrü hayatında sayısız kez doktora gidip her bir seferinde aynı şeyleri duyunca kendi kendinin doktoru oluyorum hocam, mesele bundan ötürü.

Ve mesela bir yerde, orada burada burnunu karıştıran birini görseniz, tiksinirsiniz; bu kişi, ailenizden biri de olsa bir ton laf sayarsınız, ben sayıyorum valla, ama kendim oh karıştırıyorum, hatta minnacık çocukken oraya buraya sürerdim sümüğümü. Taam, insan kendinden tiksinmez, yabancılara kapalıdır da ulan madem burun karıştırmak ayıp bişiiii e biz neden yapıyoruz? Bize gelince ayıp kavramı değişiyor mu acaba? Sanırım bu kavramın oynaklığına bağlı biraz da.

Daha zilyon tane olay var da işte dedim ya saçma sapan şeyleri düşünüyorum bu aralar, mantık arıyorum, o zaman soralım ateistler buna ne der?

Caiz mi?

7 Kasım 2012 Çarşamba

Tohumlarımızın Nesli Tehlike Altında!

Binlerce yıllık tarım geleneğini barındıran Anadolu topraklarında yetişen yerli tohumlar yaşamın sürekliliğini temsil ediyor.

Atadan kalma tohumlarımız;

* Lezzetli ve sağlıklı gıdaların temini için birer genetik hazinedir
* Binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış numunelerdir
* Tarımsal biyoçeşitliliğin önemli bir parçası ve yaşamın sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazıdır
* Dışarıya bağımlı kalmaksızın ülkemizin gıda güvenliğinin teminatıdır

Ancak bugün Anadolu’ya özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor. Tek seferlik, ticari tohumların egemenliği nedeniyle gıdamızın ve geleceğimizin güvencesi yerli tohumların nesli tehlike altında! Yeryüzünde zengin çeşitlilikteki yaşamı sürdürebilmek, atalık tohumlarımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza bağlı.

TOHUM TAKAS AĞI, yüzyılların bilgisini taşıyan yerli tohumlarımızın korunup yaygınlaşmasını amaçlıyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Adım Adım Oluşumu desteğiyle yürüttüğü TOHUM TAKAS AĞI KAMPANYASI’na destek olarak,

* Anadolu’nun dört bir yanındaki ekolojik çiftliklerde yerli tohumların çoğaltılarak paylaşılmasını sağlayacak;
* Bu toprakların yüzlerce yıllık bereketinin, lezzetinin, besin zenginliğinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için sağlam patikalar oluşturacaksınız.

Verdiğiniz desteğin her kuruşu binlerce yeni tohuma dönüşecek...

Kredi kartı ile bağış yapmak istiyorsanız: https://www.bugday.org/portal/BagisAdimAdim.php

EFT/havale yoluyla bağış yapmak istiyorsanız:
Alıcı Adı: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Garanti Bankası Karaköy Şubesi - Şube No: 400
Hesap No: 6295240
IBAN No: TR67 0006 2000 4000 0006 2952 40

www.bugday.org - www.yasasintohumlar.org
facebook.com/BugdayDernegi
twitter.com/BugdayDernegi
Twitter paylaşımlarınız için hashtag: #YasasinTohumlar

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

2 Kasım 2012 Cuma

Bir Oda Dolusu Yarı Çıplak Kadın

Acidcow.com'dan alınmıştır

Yıl olmuş 2012, hala hastanelerde röntgen odalarında çıpıl çıpıl bekleyen hatunlar var.
Yazık Türkiye'm yazık!

Bugün kaç haftadır bünyemde baş gösteren göğüs, sırt, bağır, böğür ağrılarım için doktora gittik. Oldum olası hastanelerden nefret ediyorum, elde değil, şu zavallı bünyemin yediği iğneyi ilacı, serumu hortumu neslimin genç insanları yememiştir, sittin senede kalıbımı basarım, yemeyecektir, bilirim. Yapacak pek bir şey yok işte, nasip dedik, kısmet dedik, çekiyoruz şükrederek.

Doktora gitmek de pek bir sorun değil de, hani o doktorlardan daha bir doktor olmuş, profluklarını sanki dünyanın en ünlü Tıp Akademisi'nde bitirmiş olan hasta bakıcı ve bilmem neyimin, kıçımın kenarı hasta kayıttakilerle konuşma zorundalığı var ya canı çıksın. Hayır, sanki neyime kasılıyorsun, bokumu ye it evladı, sanki lütfeder gibi konuşmalar falan.

Alt tarafı, hasta dosyasına adımı yazıp sıra numarası verecek de bir ton surat.

Zaten anlamıyorum ki neden insanlıktan nasip alamamış nerede it var nerede göt var, devlette, sağlık kurumlarında, eğitim mekanlarında maşallah baş köşede kendileri.

Eziklikten midir artık yoksa cahillikten midir bilemem ama havasından yanına yanaşılmıyor haspaların. Hani bu türlerin kadınlarına alışmıştım, taaam dedim, karı milletidir normaldir de erkeğine de pek rastlamamıştım. Hor mu gördü nedir bilemem ama sorduğum sorulara bile pek de cevap verme zahmetinde bulunmadı bugunki hasta kayıt elemanı. Kendilerine mesleklerini sorsanız tıbbi sekreter derler ya siktirsin ibne. Zaten bunu da anlamıyorum, ne zamandır sekreterler yönetici asistanı, hasta kayıt elemanı tıbbi sekreter, garsonlar servis elemanı oldu. Hayır, küçümsediğimden değil, yanlış anlaşılmasın da insan mesleğinden utanır mı? Utanacak şey vermesin Yaradan, bu ne eziklik dürtüsü. He, bir de şu var, biz sizin 4 senede aldığınız eğitimi 2 senede sıkıştırılmış şekilde alıyoruz. Hı anan zaaa xdxdxd

Kime neyi ispat etme çabası, ayıp mı la?
Herkes doktor olaydı, hastalarla ilgilenecek  hasta bakıcı kim olacaktı?

Neyse, konuyu daha da saptırmadan, geçtik doktorun odasına, kendisi artık can ciğer kuzu sarması, neredeyse 1,5 senedir git gel yollar patiska olduğundan, daha anlatmadan bir film görelim bööle olmaz Üsturupsuz dedi. Sevdiceğim de kendi kelamını anlattı, röntgen odasına doğru yol aldık.

Acidcow.com'dan alınmıştır

Türkiye'nin göz bebeği, İstanbul'un Avrupası'nda, röntgen odasına giderken resmen gözümün önünden yarıkapalı gözlerle izlediğim türlü filmler geldi de geçti. Bodrumda bulunan röntgen odasına giden yol rutubetli, bir o kadar karanlık, bir o kadar da tuhaf. Hani ampüller yarı yanar söner şekilde. Kıyıda köşede eski medikal malzemeler, mesela bir dişçi koltuğu fil devrinden kalma, yok işte kutular, serum takılan o askılar falan, resmen bööle kanım çekildi. Sevdiceğim'in arkasına saklandım. Röntgen odasına girdiğimde bir abla elinde kitap okuyordu, kitabı biii za'met bırakıp gir odaya soyun dedi ve demesiyle içeride 3 kişi daha yarı çıplak bekliyordu. Soyunma odasına asılan südyenlerden durumu anladım. Üzerimde askılı, beklemedeyken etrafa baktım.

Yıl 2012 olmuş, röntgen çekimi tam bir fiyasko.
Miladı dolmuş bir cihaza sırası gelen geç modunda bekleme sırasında.
Yarı çıplak.
İstem dışı milleti izledim.
Suratlarda çıplaklığın verdiği utangaçlık.
Bir telaş, bir tuhaf hal.

Bir yandan da sağlık teknisyeninin suratsızlığı. Bok vardı geldiniz, kitabımı okuyom ben laaan şekli. Sıra bana gelince, utana sıkıla çıktım 3 saniye sonra indim. Aceleyle giyinip odadan çıktım. Telaşıma anlam veremeyen Sevdiceğim kocaman bir kahkaha patlattı. Kendisi röntgen konusunda benden daha deneyimli olduğundan normaldir geçen geldiğimde içeride 6 erkek vardı sırada dedi.

Ulan dedim.

Gerçi pek şaşmamak gerekir, ameliyat sonrası hamile kalan genç kızlar, içinde bıçak unutulan ablalar, komada tecavüze uğrayan kişiler, çocuğu çalınanlar ve dahası.
Türkiye işte burası. Yıl 2012 olsa ne yazar 2022 olsa ne yazar, hedefi 2023 olsa ne yazar 2013 olsa ne yazar. Sıçtığım bok aynı, ha koyu ha açık.

P.S:  Sonuçlar Pazartesi alınacak, dualar edile.

1 Kasım 2012 Perşembe

Sabrımın Son Noktası: Üst Komşum


Resmen sinir krizi geçireceğim.
Bazıları gerçekten pek bir orosbu çocuğu oluyor, yalan değil.
Aslına bakarsınız, bu yazıyı biraz daha sakinleşince yazacaktım ama hani artık bu konuda pek de bir sabrım kalmadı. Sessiz sakin, sukünet içindeki bünyemin altındaki pek de insan olmayan, en yırtık hallerimi çıkarmamak için bildiğim bütün duaları okuyup üflüyorum. Bizim beye de aynı sakinliği kibar kibar aşılıyorum ki erkektir deli akan kanı sakin dursun diye. 

Ama kardeşim bu kadar orosbu çocuğu da olunmaz ki!

Bilirsiniz ne zamandır ev arıyorum, tutuyorum, yok işte taşınacağım, yok eksiğim gediğim derken, hastalıktan yakamı kurtardığım 3 saniyede ev tuttum. Üniversite yıllarımda da pek bir ev arkadaşı, oda arkadaşı muhabbetinden şansım yaver gitmediğinden, yoğurdumu üfleyerek yedim. İstanbul'un bütün adi, bütün şerefsiz emlakçıları ve ev sahipleriyle tanıştıktan sonra, kendime en temizinden düzgün bir ev buldum. Üstelik merkezde, üstelik adam akıllı bir ev sahibinden. Allah için, kaç zaman oldu, bir yamuğunu görmedim adamın. 

Görmedim görmedim de benim işim gücüm ne ara düzgün gitti ki?

Kirası uygun, merkezi, ne büyük ne küçük, klimalı, kombili, yerlerinden tavanına güzel ama...

Zaten her bir güzel şeye amaaaaaaaa diye başlayan cümleler kurmasam olmaz.

Ama yaşaması bile haram olan, ağzını burnunu kırsan gel bir daha kır diyebileceğin, hani bulaşılmaması gereken, orosbu çocuğu demek bile az gelen bir üst komşum var. Komşunun sonundaki -m eki kesinlikle sahiplik eki olarak algılanmasın. Annesi babası ortaya sıçmış bırakmış bu tipi, belediye bile almaz, o kadar.

Taşındığım günden beri ne sesi biter ne müziği ne kahkahası ne küfrü. Her gün sakin sakin biter,susar,sesi keser diye bekledim de bekledim. Sabırla! Hayır, o kadar sabır gösterdim ki kendime bile kendim inanamadım. Peygamberin sabrı misali, hayırlar ola dedim. Ama bir noktada tıkandım. Dünyanın en kibar en sakin en güzel kızı mode:on şeklinde gecenin 1.45'ine aldırmadan, üst kata çıktım. Kibarca, saat 1.45, yarın sabah işe gideceğiz az biraz sessiz olsak teyzeciiim diye rica ettim, ettim etmesine de kapının kapanmasıyla ne annem kaldı küfredilmeyen ne babam! Üstüne üstlük evde bulunan dedeyle ve neneyle bol küfürlü konuşan o orosbu çocuğu, ardından tak tuk gürültüsüne devam etti. Sonrasında, şamar sesleri duydum ki ne yazık ki bu şamarlar dedeye indiği kesindi. En son olarak, aşağı atılan bilgisayar ve devam eden küfürler canıma tak ettirdi! Ertesi gün nasıl bir hışımla ev sahibi aranır, nasıl saydırılır hatırlamıyorum.

Ev sahibi bu durumda ne yapar bilemem ama maşallah diyorum o günden bu güne tek bir ses duymadım. Gerçi az önce öküzün dölünün kapıları çarparak dışarı çıktığını duydum ama evde bulunma sayım az olduğundan geceleri bari huzur ver şeklinde beklemedeyim.

Hani bazı tipler vardır ya asla dokunulmaz, denilir. İşte ben onlara inadına dokunacak olan tiplerdenim. Sakinliğimi korumam sadece ve sadece Sevdiceğim'i karıştırmamak. Aksi halde inanın, sular kesik diye nenesine amına koyayım lan karı diye bağıran bir piç kurusuna en okkalısından geçirmek farzımdır. 

Dışarıdan bakanların adam sandığı, ama evde aslan kesilip karısını döven ibneler var ya işte bu da onlardan. Birkaç kez istemeden rast geldim de kendisi böyle hoş giyinen, bütün şişeyi üzerine kırmışçasına kaliteli parfüm kokan biri. Hani yolda görsen ya da bir kafede, Allah sahabına bağışlasın, ne temiz çocuk, eli yüzü düzgün dersin ama içi beni dışı seni muhabbeti. O insan kılıfının içinde tam anlamıyla bir götveren yatıyor ya bilemezsin. 

Bu aralar, Recep İvedikvari gülüşleri ve ağız dolusu ettiği küfürler yok ama hani o yürüyen yerlerini bir yerine soksam da keşke insan gibi yürümeyi öğrense güm güm etmese. Ettiği o küfürleri kendisine iade edeceğim bir gün gelir mi bilmem ama kaldırdığı her el için, dilerim Yaradan, ona da millete el açacağı anlar yaşatır. Bir kuytuda sıkıştırıp tecavüz ederler inşallah.Daha ne diyeyim!

Kendi bokunda boğulsun derler ya, işte bu daha fazlası.