12 Mart 2012 Pazartesi

Yaşamak İçin Fazla Vaktiğimiz Olmadığını Düşündüm

Bu yüzden;

İlişkilerde kaçan kovalayan muhabbetlerine oldum olası tilt olmuştum. 3 günlük dünyada böyle sikindirik stratejilere ya da oyunlara, adı her neyse, işte bunlara gerek yok diye düşünmüştüm ve kasmamıştım. Dahası, ilişkilerde bu tür sktiri boktan eylemlere girişenleri görünce yemin ederim zıvanadan çıkmışlığım da olmuştu.

Ben ilişkilerde hep dibine kadar, hep son gaz, bol özveri ve samimiyetle olmanın her iki taraf içinde faydalı olduğuna, böylelikle ilişkinin daha uzun vadeye yayılabileceğine inandım. Bundan ötürü de hiç bir zaman yaşamak istediklerimi ertelemedim, böyle naz poz oyunlarına girmedim. Şimdi uzaktan bakınca, kendimi eleştirdiğim de, pek de mattah olmadığımı düşünmeye başladım. Belki de kısa süreli tatil döneminde, beni benimle bırakan sevdiceğimin, ilişkimizi değerlendirmem de faydası oldu, çok sağolsun.

Söylemem gerekirse, canı sıkılınca kendine, kaşına başına takan hatunlardan oldum da canı sıkılınca sevgilisine saran, ilişkisini ortaya yatırıp bir cerrah edasıyla orayı burayı deşen hatunlardan olmadım. Sanırım bu yüzden bazı şeylere alıcı gözüyle bakıp sık eleyip didiklemedim. Didikledikçe boku çıkar dedim de bakmadım. Ama şimdi bakınca...

Bu zamana kadar, sevgimi limitsiz verirken, ne aldığıma hiç bakmadım. Neticede, beni ailesine sokacak kadar beni seven bir sevdiceğim var diye düşündüm. Ha, bundan gayri de böyle düşünürüm, bilirim. Bu noktada kimseye asla ve asla hatta kat'iyen bir inanç kaybım olmadı ama sevgiyi limitsiz kullanırken, ne kadar değer kaybı olduğunu hiç düşünmedim. Ne demek istediğimi daha açık konuşmam gerekirse, sevgimi her an göstermekten gocunmazken, sevgi konusunda 3., 4. ve sonraki sıralamalarına girmeye aldırmadım.

Sevginin sıralaması yoktur elbet, bilirim. Mesela annen mi kardeşin mi diye sorsanız, size hafiften bir orta parmak, bir nah, bir mal mısın olm sen hareketi çekebilirim. Annemin sevgisiyle eşimin sevgisini denk tutmadığım gibi, ikisini de farklı şekillerde aynı yoğunlukta sevebilirim. Herkes gibi. Ama kendimin ne kadar sevildiğini matematiksel olarak hesapladığımda sıralama sayısından da daha azına rastlamak zoruma gitti. Sanırım cidden zoruma gitti.

Şimdi birisi bana gelip de ulan Üsturupsuz, adam seni ailesi yapmış, daha ne derse, diyecek lafım yok- sanıyorsanız yanılırsınız. Evet, Allah'tan başka birşey isteyecek değilim, aile içinde değerim ve konumum şiddetle vurgulansa da benim sıkıntımın aile içi olmadığını ben de bir o kadar vurgularım. Neticede, ben aile içine sokulabilecek biriyim, abartıdan uzak, mütevazi, saygılı ve terbiyeli biriyim. Mütevazi kelimesiyle bu söylediklerim çelişebilir ama Sezar'ın hakkını Sezar'a verelim. Herkesin ideal evlat, ideal gelin diyebileceği biriyim. Yemekten sanata, sinemadan spora, el pençe divan durmaktan her türlü şebeklikte sınır tanımamakta üstüme yoktur. Demem o ki, aile içinde hoş durabilecek bir karakterken, sevdiceğim için figüran olmam- acıtıyor. Şimdi bu yazdıklarımdan sonra, aşkolsun ve ben ben cümleleriyle başlayan sitemler ve bana haksızlık ediyorsun'lu uzun konuşmalar olacak bunun da farkındayım ama can gibi sevdiklerim için figüran olmak- zor.

Dandik bir bilgisayar oyununu takmayacak kadar büyümüşken, yaklaşık 10 saat aynı oyun için vakit harcanmasını da anlamıyorum. Klasiktir, erkekler genelde kendisine oyun konusunda karışmayacak manita arar ki ben de hem fikirim. Ben de oyun oynamaktan zevk alan, bu konuda da meraklı olan biriyim ama bir oyun için kaçırılan zamana ve bir oyun için paylaşım:0 olayına dayanamıyorum. Hadi gel yemek soğudu, hadi gel film başladı cümleleri üzerimde ne kadar kusma etkisi yaratıyorsa, oyun oynarken dalıp giden ve beni skine takmayan sevdiğim de üzerimde o kadar yıkım etkisi yaratıyor. Cafe ortamları dar gelirken bize, arkadaşlarla yapılan cafe ortamları genişliyor gidiyor. Bireysel zaman geçirmenin kimseye zararı yok, hattası faydası sonsuz da bu sonsuzluk beni boğuyor:x

Bu konuda sadece sevdiceğime laf etmek haksızlık. Elbette onun üzerimdeki etkisi, herkesten daha fazla ama gerek annemin gerekse babamın tavırları çok yorucu.

Annemin sürekli çilecilik üzerine odaklanması, dünyaları yaptığım halde mutlu olmaması, her saniye somurtmaya odaklanması. Gerçi çok göremem, kadıncağızın yaşadıkları diyorum bazen pembegözlüklümalPollyanna olarak ama sonra herkes neler yaşıyor da hayatına daha ılımlı bakıyor ah diyip kendimi hırpalıyorum. Sevgili babamın yaptıklarına bakmadan hala kendini kusursuz sanması ve dinlemeden direkt can sıkmasına ise artık gelemiyorum, yine de babam o demek.Off!!!

Ama;

Bilmiyorum, kendimi suçlamak ve yine birşeyler olmamış gibi özveriyle dört dönmek yerine artık kabuğuma çekiliyorum. Pırpır konuşmak yerine susuyorum. Neticede ben konuştukça duvarlaşan bir ailem var, sıra ben de: gözünüz aydın. Susuyorum.

Ve sizden beklediğim saygıyı ve sevgiyi sınırsız kendime veriyorum. Belki bu sizi daha mutlu eder. En azından, ben sizi mutlu etmek için uğraşmayacağım: gözünüz aydın.

5 yorum:

  1. aile içinde hoş durabilecek bir karakterken, sevdiceğim için figüran olmam- acıtıyor. Özeti bu yazının.bence:
    sıfır beklenti sonsuz mutluluk

    YanıtlaSil
  2. bişey daha geldi aklıma

    Anladım ki; İnsanlar; Susanı korkak, görmezden geleni aptal, Affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar. Oysa ki; Biz istediğimiz kadar hayatımızdalar. Göz yumduğumuz kadar dürüstler, ve sustuğumuz kadar İNSANLAR.. Şems-i Tebrizi

    YanıtlaSil
  3. @bir kum tanesi,
    Öyle sıfır beklenti derken maddi açıdan elbet ama manevi açıdan kimse sıfır beklenti diyerek yaşayamaz. Şems gibi olabilsek zaten. Ah diyorum...

    YanıtlaSil
  4. İnsan her ne kadar kendini karşılıksız sevmeye odaklasa da olmuyor bazen. Karşındakine verdiğin emeğin, fedakarlığın az da olsa karşılığını almak umursanmak istiyor haliyle. Böyle olmayınca da kırılıyor kalbinin en ücra köşeleri. Ne güzel yazmışsın.

    YanıtlaSil
  5. @kahve çekirdeği,
    Karşılıksız sevgiye odaklanamıyor zaten insan,tamam iyi olsun istiyor da hani ne bileyim az buçuk saygı falan.Pof.Sağolasın cidden.

    YanıtlaSil

Vay Edepsiz!Ne Söyleyeceksen Söyle Hadi!